Edirne'de Yağışların Tarıma Etkisi
Edirne'de son 3 günde metrekareye 60 kilogram yağış düştü. Bu, kurak geçen yaz aylarından sonra, buğdayını kuru toprağa eken üreticiler için büyük önem taşıyor. Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, yağışların faydalı olduğunu, ancak uzun vadeli etkilerinin belirsiz olduğunu vurguluyor. Yağışların devamlılığı ve ardından gelecek kar yağışları, yer altı suları, akarsular ve tarımsal üretim açısından kritik öneme sahip. Yaz aylarının yüksek sıcaklıkları ve yağışsız geçen dönemler, hem çeltik hem de buğday üreticilerini zor durumda bırakmıştı. Kuraklık nedeniyle debisi düşen Meriç ve Tunca Nehirleri'nden sulanan çeltik alanları, dönüşümlü sulama yöntemiyle ayakta tutulmuştu. Buğday üreticileri ise ekim ayının kurak geçmesi nedeniyle ürünlerini kuru toprağa ekmek zorunda kalmışlardı. Meteoroloji verilerine göre, son yağışlar Meriç ve Tunca Nehirleri'nin debisini önemli ölçüde artırdı.
İklim Değişikliğinin Tarımsal Etkileri
Doç. Dr. Uludağ, yağışların Edirne'nin ve Balkanlar'ın ekonomisine büyük katkı sağladığını belirtiyor. Bulgaristan'dan gelen yağışların da Tunca, Arda ve Meriç nehirleri aracılığıyla Edirne'yi beslediğine dikkat çekiyor. Ancak, yağışların dengesiz dağılımının ciddi sorunlara yol açabileceğini vurguluyor. Bu yıl Edirne'de ekim tarihi kasım ayının 15'ini geçmesi, çiftçilerin yağmuru beklediğini gösteriyor. Bu durum, iklim değişikliğinin tarımı nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Doç. Dr. Uludağ, ekim dönemlerinin iklim değişikliğine göre planlanması gerektiğini ve devletin bu konuda bilimsel verilere dayalı bir su yönetimi ve tarımsal politika izlemesi gerektiğini savunuyor. Sadece yağmura bağlı bir tarım anlayışının sürdürülemez olduğunu belirtiyor.
Su Yönetimi ve Afet Hazırlığı
Doç. Dr. Uludağ, kısa sürede yoğun yağışların yüzeysel sellere, erozyona ve tarım alanlarında toprak kaybına yol açtığını belirtiyor. Yoğun yağışlarda suyun toprağa sızması zorlaştığı için yüzeysel akış artıyor ve bu da ciddi bir problem oluşturuyor. Türkiye'de yapılaşmanın ortalama değerlere göre yapıldığını ve bunun yanlış olduğunu ifade eden Doç. Dr. Uludağ, ekstrem hava olaylarına karşı daha dirençli bir yaklaşım gerektiğini vurguluyor. Karadeniz Sahil Yolu'ndaki ve geçmiş yıllarda Edirne'de yaşanan sel felaketlerine örnek gösteriyor. Doğayla uyumlu bir yaşam ve afetlere karşı hazırlıklı olmak gerektiğini belirterek, ortaya çıkan sorunları sadece kaderci bir yaklaşımla değil, bilimsel verilere dayalı çözümlerle ele almanın gerekliliğini vurguluyor. İklim değişikliğinin etkilerini dikkate alarak, su kaynaklarının daha etkin kullanımı ve tarımsal uygulamaların buna göre düzenlenmesi gerektiğini dile getiriyor.